Çatışma Freudiyen psikanalitik yaklaşıma göre
aklın bilinçdışı bölümü çok önemlidir. Bir içgüdünün
ilk kaynağından
yani id'den (bkz.) ayrılarak ifade aramasının çatışmaya yol açtığı ileri sürülmektedir.Bu içgüdü
birkaç değişik kaynaktan kritik bir incelemeye uğrar; bu kaynaklar
ortamdaki gerçekliğe tekabül eden ego (bkz.) İle süperego'dur (vicdan) (bkz.). Sonucunda aklın bilinçdışı bölümünde yer
alan bir çatışma; baskı
simgeleştirme
vs.gibi birkaç akıl savunma mekanizmasını (bkz.) harekete geçirir. Savunma mekanizmalarının mutlaka patolojik olması gerekmez; aslında
bunların aktivitesi akıl
sağlığı için şarttır. Ancak
uygun olmayan savunma mekanizmaları hastalığa ve semptom formasyonuna yol açar; bunlar ise analiz ve hastanın uyumu bakımından daha uygun başka savunma mekanizmalarının kurulmasını gerektirir. Kişilik gelişimi
çatışmaya karşı kullanılan predominan akıl mekanizmalarıyla etkilenir ve yetişkinin kişiliği
çocukken kullandığı bu ilk mekanizmaları silinmez bir damga olarak taşır. Doğuştan gelen biolojik predispozisyon da
kullanılan bu predominan mekanizmalarda ve bireyin ego'sunun güçlülüğünde ve güçsüzlüklerinde rol oynar. Psikanalitik teori
hastanın bu bilinçsiz çatışmaların bilincine vararak bunları çözümleyebilmesi için başlıca yolun psikanalitik tedavi olduğunu varsaymaktadır.Hasta
bu tedaviyle
çatışmalarının bilincine varıp bunları çözümleyerek
akıl bozukluğundan kurtulmaktadır.