
yosun
Süper Yönetici
1 HaftaLık OLduM..
Gözlerimi açmak istiyorum ama öyle zor geliyor ki; başımda toplanmış bana bakanlar kim acaba? Tamam yeni geldik dünyaya, daha kimseyi seçemiyoruz ama yüzüme doğru biraz daha yaklaşırsanız sizi görebilirim! Şu beni işaret eden parmağı bir yakalasam güzel güzel emicem ama henüz kollarımı kaldırmayı beceremediğim için yakalayamıyorum? Bana en yakın olanların annemle babam olduklarına karar verdim; çünkü sadece onların seslerini seçebiliyorum. Annem beni kollarına aldı. Yüzüne yakından bakmak istiyorum; bunun için başımı kaldırmam lazım. Başardım! Kısa bir süre de olsa yüzüne bakabildim! Ne kadar hoş, eee ne de olsa benim annem! Aslında uyanık kalıp birşeyler keşfetmek istiyorum ama dayanamıyorum. Ben bu dünyaya uyumak için mi geldim acaba?
Sizin aranızda geçirdiğim bu ilk haftamda sizi, etrafımı ve ilk kez karşılaştığım bu dünyayı tanımaya çalışıyorum. Annemle babama bazen çok yorucu ve karmaşık gelse de aslında bu dönemdeki ihtiyaçlarım oldukça basit, temel ihtiyaçlar; tek istediğim karnımın doyması, uyumak, bir de annemle babam tarafından korunmak ve sevilmek. Doğuştan gelen emme refleksim sayesinde annem beni beslemek istediğinde hiç zorlanmıyorum. Henüz hareket yeteneklerim tam gelişmiş değil; daha çok bütün vücudumla hareket edebiliyorum. İlk kazandığım yetenek başımı kaldırmak oldu; daha sonra el ve kollarımı, en son da bacaklarımı kullanmaya başlayacağım. Başımı herzaman desteklemeyi unutmayın lütfen!
Annemle babam doğar doğmaz Hepatit B aşımın ilk dozunu yaptırarak beni bu önemli hastalığa karşı korumaya aldılar.
Anneme ve Babama:
Aşılarım; dış dünyada sizlerin desteğinizin olamayacağı, sizin birebir beni koruyup kollayamayacağınız ve yalnız savaşmak zorunda kalacağım düşmanlara karşı benim kalkanlarım ve savunma silahlarım olacak! Onlar olmazsa o kadar korumasız ve çaresiz kalırım ki! Tek başıma savaşmak zorunda olduğum bu mücadelede beni bu koruyucu silahlarla donatarak bana verdiğiniz destek için çok teşekkür ederim. Sizi çok seviyorum.
Neden Hepatit B aşısı olmalıyım?
Bu aşı beni Hepatit B virüsünün yaptığı çok tehlikeli bir hastalıktan koruyacakmış. Bu hastalık nasıl bir şey acaba diye düşünüyordum ki doktorum anneme anlatırken duydum. Yetişkinlerde hastalık yaptığı düşünülen Hepatit B virüsünün yaptığı hastalık benim gibi minik bebeklerde de çok tehlikeliymiş çünkü daha çok küçükken bu virüsü alan bebekler, yıllarca bu virüsü kanlarında taşıdıktan sonra büyüdüklerinde siroz hatta karaciğer kanseri olabiliyorlarmış! En kötüsü de bu hastalığın tedavisi yokmuş. İşte beni bu hastalıktan korumak içinmiş Hepatit B aşısı ve Dünya Sağlık Örgütü bu aşı çok etkili ve güvenilir olduğu için tüm dünyadaki çocukların Hepatit B aşısı olmasını öneriyormuş.
Annemle babamın beni korumak için yaptırdığı bu aşı dünyadaki kanser önleyici ilk aşıymış!
Hepatit B aşısını ne zaman ve kaç doz olmalıyım?
Hepatit B aşısı üç doz olarak uygulanır. Hepatit B aşısının ilk dozunun doğumda yapılması öneriliyor ancak eğer anne ve babamın ve benimle yakından ilgilenecek kişilerin bu hastalığı taşımadıklarından kesin olarak eminseniz ilk dozu birinci ayda yaptırabiliriz. İkinci doz 1.ayda (ilk dozdan en az bir ay sonra), üçüncü doz ise 6. ayda (ikinci dozdan en az iki ay sonra) yapılmalı.
Anne ve Babaya Not:
Hangi koşullarda aşı yapılmamalı?
Aşının içeriğindeki herhangi bir maddeye karşı ciddi allerjik reaksiyon gelişirse ikinci doz uygulanmamalıdır.
Eğer bebek ateşli bir enfeksiyon geçiriyor ise aşı ertelenmeli ve enfeksiyonu iyileştiğinde aşısı uygulanmalıdır.
Aşıdan sonra ne gibi yan etkiler görülebilir?
Aşı yapılan yerde ağrı ve hassasiyet %3, hafif ateş ise %1 bebekte görülebilir. Çok nadir de olsa ciddi allerjik reaksiyon görülebilir. Her tür biyolojik üründe görülebilen bu tarz allerjik reaksiyon riskini göz önünde bulundurarak her zaman aşılarınızı ve enjeksiyonlarınızı sağlık merkezlerinde yaptırınız!
2 HaftaLık OLduM..
Tam iki haftadır sizinle birlikteyim.Benim için yepyeni bir dünyada sizin yanınızda güvende ve huzurluyum. Çok mutluyum ama yine de henüz burada olmaya tam alışamadım. Uyku düzenimi oturtamadım. Ne zaman uyumam ne zaman uyanmam gerektiğini bilemiyorum. Karar veremeyince de bari hep uyuyayım diyorum. Aslında bu size olduğu kadar bana da sıkıntı veriyor.Ben de sizle oyun oynamak, gülmek istiyorum ama azcık daha büyümem gerek galiba...
Şu anda en iyi görebildiğim şeyler siyah, beyaz ve kırmızı renkli olanlar. Bir de annemle babamın yüzlerini incelemeyi çok seviyorum, bu yüzden yüzüme yakın olduklarında çok seviniyorum çünkü henüz 20-30 cm uzaklığa kadar net görebiliyorum. Göz teması kurmayı çok seviyorum; annemle babam gözlerime baktığında kendimi iyi ve güvende hissediyorum.
Anneciğim ve babacığım benim sosyal gelişimimin doğumdan 3 yaşına kadar hızla ilerlediğini biliyor musunuz? Doğduğum andan itibaren etrafımdaki insanlara adapte olmaya ve karşılık vermeye çalışıyorum. İlk yılımda özellikle neler yapabileceğimi keşfetmek (objeleri tutmak, yakalamak, yürümeye çalışmak) ve sizinle ilişki kurabilmek en büyük amacım. Başkalarından da hoşlanırım ama en çok sizi tercih ederim.
Ağladığım zamanlar annemle babamın hemen endişeye kapılmasını istemiyorum çünkü çoğu zaman ağlamamın sebebi acıkmam, dış dünyadaki ani değişimlere tepki vermem, bezimin ıslanmış olması, aşırı sıcak ya da soğuk, gazımın olması gibi faktörlere bağlı rahatsızlık hissetmem ya da sadece o an kendimi yalnız hissediyor olmam gibi olağan durumlardır. Ağlamam benim kelimelerim. Ben size isteklerimi, ihtiyaçlarımı bu şekilde anlatabiliyorum Böyle zamanlarda beni rahatlatmak için beslemeniz (açlık yüzünden ağlıyorsam); kucağınıza alıp benimle konuşmanız (bu dönemde insan sesini ayırdetmeye ve diğer seslere tercih etmeye başlarım); beni sallayarak uyutmanız ( ritmik düzenli hareketler beni rahatlatır) genelde yeterli olacaktır.
Anneciğim bana kavuştuğun bu ilk haftalarda aşağıdaki sorunları yaşayabilirsin;
. Yorgunluk
. Kanlı akıntı
. Normal doğum yaptıysan perine bölgesine rahatsızlık ve ağrı
. Beni sezeryan yoluyla dünyaya getirdiysen dikiş yerinde ağrı veya uyuşukluk
. Rahim kasılmalarına bağlı karın krampları
. Aşırı mutluluk veya depresyon, ya da iki ruh hali arasında sürekli değişim gösterme
. Göğüslerde rahatsızlık veya tıkanma??
. İyi bir anne olamayacağım endişesi; yetersizlik hissi
. Aşırı terleme
. Saç dökülmesi
. Kabızlık
Bunlar ilk zamanlarda hemen her annenin yaşayabileceği sorunlardır, çok endişelenmeni gerektirecek bir durum yok. Ancak bu problemlerden biri veya birkaçı uzun süre devam ederse doktoruna başvurmayı ihmal etme! Unutma benim şu anda en çok sana ve babama ihtiyacım var; sizlerin sağlığı benim için çok önemli!
Bu hafta aşım yok! Aşı ne demek? Ne işe yarar? Sanırım hep canımın yanacağı bir durum, yaptırmak şart mı sanki?
Geçen hafta da biraz canım yandı ama aslında benim için çok önemli bir korunmanın ilk adımı atıldı.
Aşıların ne olduğunu ve bizleri nasıl koruduğunu bilmiyordum. Aslında vücudumuzun kendini dış dünyaya karşı koruduğu bazı savunma sistemleri varmış! İnsan vücudu dış etkenlere karşı kendi savunma mekanizmalarına sahipmiş. Öncelikle mikropların vücudumuza girmesini engelleyen sistemler varmış; örneğin vücudumuzu kaplayan deri, burnumuzdaki kıllar, solunum yollarımızdaki tüycükler, vücut sıvılarımızdaki mikropları öldürücü içerik örneğin mide asidi. Ancak bunlar yetmiyormuş. Yine de mikropların vücudumuza girmesini tamamen engelleyemiyormuşuz.
Mikrop vücuda girince bu sefer vücut onu zararsız hale getirmeye ve yok etmeye çalışıyormuş. Vücut kendini çok iyi tanıyor ve dışarıdan giren yabancı organizmaların hemen yabancı olduğunu anlayıp onu yok etmek üzere karşı savunma silahları yani mikropları öldürmeye çalışan özel hücreler ve onları etkisiz hale getiren antikorları üretmeye başlıyormuş. Bu devrede yani mikroplar vücuda girdikten sonra işleyen sistem bağışıklık sistemi imiş. Ancak tam bir savunma geliştirebilmesi ve vücuda giren mikroba özel olarak hazırlanacak olan antikorların üretilebilmesi için zamana ihtiyacı varmış. Bu zaman içinde de mikrop çoğalma ve hastalık yapmaya fırsat buluyormuş.
Peki madem bu kadar savunma mekanizmamız var, o zaman neden hastalanıyoruz veya aşılara ihtiyaç duyuyoruz?
Vücudumuz yabancı organizmayı tanıyıp ona karşı savunma silahlarını geliştirene kadar belli bir süre geçmesi gerekiyormuş ve bu süre içinde de hastalık başlıyormuş ya, işte aşıların görevi bu aradaki süreyi kapatmak, yani vücut daha o mikropla karşılaşmadan önce silahları hazırlamış olmak ve mikrop vücuda girdiği anda ona özel hazırlanmış silahlarla hastalık yapamadan onu etkisiz hale getirmekmiş. Çünkü bu hastalıkları bir kez geçirmek çok ciddi ve ağır sonuçlara yol açıp tehlikeli olabileceği için onlara karşı önceden hazır olmaya çalışıyormuşuz.
Aşı nedir?
Aşı, bir hastalığı yapan bakteri veya virüsün tamamının ya da hastalık yaptığı bilinen bölümlerinin ya canlı ancak zayıflatılmış ve hastalık yapamayacak hale getirilmiş ya da inaktif (öldürülmüş) şeklidir. Her iki şekilde de hastalık yapmaz ve hastalığın sebep olduğu ağır sonuçlara yol açmaz. Aşı ile virüs veya bakteri vücuda verilerek vücudun onu tanıması ve ona karşı savunma silahlarını (bağışıklık hücrelerini-antikorlar) hazırlaması sağlanır. Aynen virüs veya bakteri ile doğal yollarla karşılaşmada olduğu gibi bir bağışıklık meydana gelir ve vücut savunma silahlarını oluşturmak için yine belli bir süreye ihtiyaç duyar. Bu yüzden aşı yaptırdığımız anda hemen koruma başlamaz ancak 2-3 hafta sonra vücut antikorları geliştirdiğinde hastalıktan korunma sağlanır. Aşı yapıldıktan ve koruyuculuk sağlandıktan sonra vücuda giren bakteri veya virüs kendine özel hazırlanmış antikorlarla karşılaşır ve anında etkisiz hale getirilerek hastalık yapmaya fırsat bulamadan vücuttan atılır.
Yani aşıyı vererek hem o hastalığa karşı aynı hastalığı geçirdiğimizde olduğu gibi bir bağışıklık kazanıyoruz hem de o hastalığı geçirip sıkıntı yaşamıyoruz ve hastalığın sebep olabileceği o çok ağır riskleri taşımıyoruz.
Bakmayın aşı yaparken ağladığıma, sonradan ağlamaktansa minicik bir iğne yüzünden ağlamak çok daha iyidir!
3 HaftaLık OLduM..
Artık yavaş yavaş siz bana; ben de hem size hem de bu yepyeni dünyaya alışmaya başladım. Ailemizin yeni bireyi olarak hayatınızın odağını oluşturuyorum. Herşey benim etrafımda dönüyor.Bundan çok mutlu oluyorum. Zaten en çok ihtiyacım olan da bu....
Ama bilmenizi isterim ki siz de benim hayatımın odağısınız ve benim için çok önemlisiniz!
Bu dönemde büyüklerimin beni kucaklarına alıp sevmesi, benimle yakın iletişim içinde olması benim için çok önemli. Fiziksel ihtiyaçlarım karşılandığında, okşanıp sevildiğimde kendimi değerli hissediyorum ve bu bende, genellikle insanlar tarafından sevileceğime, sevilmeye değer olduğuma ilişkin temel güveni oluşturuyor.
Eğer hergün, hemen hemen aynı saatlerde başlayan ve 1-3 saat arası süren ağlama nöbetlerine giriyorsam bunun nedeni kolik olabilir. Gaz sancısı olarak da bilinen kolik biz bebeklerin %20'sinde görülmekteymiş. Genenlikle 3-4 haftalıkken başlar ve 3 aya kadar devam edebilirmiş. Annem beni biberonla besliyorsa ya da hızlı emen, iştahlı bir bebeksem (daha fazla hava yuttuğundan) bende kolik görülme olasılığı daha fazladır. Kolik için kesin bir tedavi yöntemi yok ancak ağladığım zaman annem ya da babam beni kucağına alıp yalnız olmadığımı hissettirdiklerinde, hafifçe şarkı söylediğinde, bana ılık bir banyo yaptırdığında,
karnıma ılık havlu koyduklarında ya da beni yüzüstü yatırıp sırt ve belimi okşayarak masaj yaptıklarında rahatlıyorum. Beni daha sık beslemek, mümkün olduğunca sessiz bir ortamda sakin bir şekilde emzirmek ya da bana emzik vermek de yararlı olabiliyor.
Artık yavaş yavaş büyüyorum ve aşılarımın başlama zamanı geliyor. Aşılarımın belli bir şema çerçevesinde ve zamanlamasına uygun bir şekilde yapılması gerekiyor. Hangi aşılarımın, ne zaman yapılacağını bilmek size kolaylık sağlayacak ve yol gösterici olacaktır.
İlk aşımı Hepatit B aşısı yaptırarak almış oldum. Bundan sonra hem Hepatit aşımın ikinci ve üçüncü dozları ve diğer çocukluk çağı aılarım var.
Aşıların etkili olabilmeleri yeterli düzeyde koruma sağlayabilmeleri için uygulandıkları yaş, iki aşı arasındaki süre, kaç doz verildiği ve hangi yoldan verildikleri önemlidir. Bu yüzden aşıların önerilen şemalara uygun olarak yapılması aşının etkinliği açısından önem taşır.
Bütün bu sonuçlara, aşıların hangi yaşta, hangi şekillerde uygulanacağına yıllar süren çok ince ve detaylı çalışmalar sonunda ulaşılıyor.
İlk altı ay içinde olmam gereken aşılar;
Doğumda 1.ay 2.ay 3.ay 4.ay 6.ay Hepatit B Hepatit B DTaP-IPV-Hib
veya
DTwP-IPV-Hib
Tüberküloz (BCG) DTaP-IPV-Hib
veya
DTwP-IPV-Hib DTaP-IPV-Hib
veya
DTwP-IPV-Hib
Altıncı aydan sonraki aşılarım
9.ay 12.ay 15.ay 18.ay 24.ay 30.ay Kızamık Su Çiçeği Kızamık, Kızamıkçık, Kabakulak DTaP-IPV-Hib
veya
DTwP-IPV-Hib Hepatit A Hepatit A
1 ayLık OLduM..
Nihayet yeni hayatımdaki ilk ayımı doldurdum işte! Artık annem ve babam yavaş yavaş büyümeye başladığımı farkediyorlar, ben de öyle! Dünya ile tanışırken, güzelliklerle olduğu kadar hayatın zorlukları ile de tanışıyorum ve daha ilk günlerimden itibaren aşılarımla bunlara karşı savaşacak gücü kazanabilmemde bana verdikler destek için annemle babama çok teşekkür ederim.
Birinci ayımda Fiziksel Gelişimim:
Hareket yeteneklerim hala fazla etkileyici değil. Önce başımı kaldırmayı öğrendim, ardından el ve kollarımı kullanabildim, şimdi ayak ve bacaklarımı hareket ettirebiliyorum. Annem beni dik tutuğunda bazen adım atmayı bile başarabiliyorum ancak bedenim hemen bükülüyor. Hala başımın desteklenmeye ihtiyacı var tabii ki. Bir de avucuma yerleştirilen bir cismi refleks olarak yakalayabiliyorum. Şu anda hala en iyi görebildiğim objeler siyah ve beyaz renkli olanlar. Artık insan yüzünü diğer objelerden ayırabiliyorum. Özellikle sürekli yanıbaşımda bulunan annemle babamın yüzlerini incelemeyi, tanımayı çok seviyorum. Keşke hep yakın dursalar bana da onları daha iyi görebilsem, çünkü şu anda sadece 20-30 cm uzaklığa kadar net görebiliyorum. Kokuları ve sesleri ayırt edebiliyorum ve insan sesini diğer seslere tercih ediyorum. Bu dönemdeki hıçkırık ve hapşırıklarım için çok fazla endişelenmene gerek yok anneciğim, hatta bazen hapşırmak burnumu temizliyor, beni rahatlatıyor.
Doktor amcalar bu dönemde annemin sütüyle beslenmemin sağlığım ve gelişimim açısından çok faydalı olduğunu söylüyorlar. Annemin sütü hem beni hastalıklara karşı koruyor hem de diğer besinlerle beslenen bebeklerde görülebilen allerji ve sindirim sorunlarını, anne sütüyle beslendiğim için ben yaşamıyorum. Hem anneciğim biliyor musun, şu benim yüzümden aldın diye bana kızdığın fazla kiloların var ya, beni kendi sütünle beslediğin için sen de normal kilona daha çabuk döneceksin. Beni kendi sütünle beslediğin için teşekkürler anneciğim!
Günde yaklaşık 15-18 saat uykuya ihtiyacım var. Gece uykularım düzensiz bu aralar, karnım acıkıyor, gazım oluyor, canım sıkılıyor ya da yalnızlık hissediyorum karanlıkta ve başlıyorum ağlamaya. Bu durumum annemle babamı bazen çok yoruyor ve uykusuz bırakıyor biliyorum. Ama bir konuşmaya başlayayım onlara en güzel teşekkürleri edeceğim ve tüm bu uykusuz geceleri unutturacağım o zaman!
Birinci Ayımda Sosyal Gelişimim:
Artık annemle babama gülümsemeyi becerebiliyorum galiba, bunu görünce öyle mutlu oluyorlarki. Hatta onların beni eğlendirmek için yaptıkları mimiklerini bile taklit edebiliyorum. Müzik dinlemeyi seviyorum, annem bazen kendisi de şarkılar söylüyor bana, çok hoşuma gidiyor. Bir de beni beslerken benimle konuşması, güzel şeyler söylemesi ne güzel! Göz teması kurmayı çok seviyorum; bu annemle ve babamla aramdaki bağı güçlendiriyor.
Bu dönemde kendi gereksinimlerimi gidermek benim için herşeyden ön planda. Bu biraz bencilce gelebilir size, ama bu bencillik bilinçli değilki, henüz çok küçüğüm. İki temel gereksinimim var bu dönemde; fiziksel bakımım (doyurulma ve korunma) ve sosyal bakımım (sevgi ve duygusal yakınlık). Bu iki temel gereksinimimin nasıl ve ne ölçüde yerine getirildiği ilerideki kişiliğimin temelini de oluşturacak. Fiziksel bakımım eksiksiz de olsa kendime ve diğer insanlara karşı temel güvenimi oluşturmamda yeterli değil. Sevgi ve duygusal yakınlık gördüğüm ölçüde insanlarla ilişki kurmayı öğrenip seviyorum ve insanlarca sevileceğime, sevilmeye değer bir insan olduğuma dair temel güvenim oluşuyor!
Henüz konuşmaya yönelik hiçbir faaliyet göstermiyorum. Arasıra çeşitli sesler çıkarıyorum ama ne demek istediğimi kendim bile anlamıyorum, annemle babamın da anlamaması çok doğal tabi!
Artık annemle babama onları tanıdığıma; etraftaki diğer insanlardan ayırdedebildiğimi belli edecek tepkiler vermeye başladım. Bu onları hem şaşırtıyor, hem de çok mutlu ediyor!
Aşılarım:
Bu ay Hepatit B aşımın ikinci dozunu oldum. Hepatit B aşısı bu hastalığa karşı korumada % 90-95 etkili. Hepatit B aşısını üç doz olarak yaptırmam lazım. Üçüncü aşım 6. ayımda yapılacak. Takvimime işaretlemeyi unutmayın!
Anneciğim beni emziriyor olman aşılarımın uygulanmasını engelleyecek bir durum değildir.
Gelecek ay 5li Karma (Difteri-Tetanoz -Boğmaca, Çocuk Felci (Polio) ve Menejit (Hib) aşılarına beraber uygulandıkları için karma aşı deniyor) aşımın ilk dozunun zamanı gelmiş olacak.
Hib (Haemophilus influenzae tip b - menenjit) özellikle 5 yaşın altındaki çocuklarda menenjit, zatürre gibi çok ciddi enfeksiyonlara neden oluyormuş. Bu bakteri tükürükle havadan yayılıp küçük çocukların özellikle kreşe giden ve kalabalık ortamlarda bulunan çocukların % 25'inin boğazında yerleşiyor ve uzun süre hastalık yapmadan taşınıyormuş. Bu çocuklar hem mikrobu çevrelerindeki kişilere ve diğer çocuklara bulaştırıyor hem de dirençleri düştüğünde mikrop hastalık yapabilir hale gelebiliyormuş.
Hib'in neden olduğu menejit veya zatürre antibiyotiklerle tedavi edilirken bile kötüye gidebilirmiş çünkü her geçen gün antibiyotiklere karşı direnç gelişmekte ve hastalıkların tedavisi çok zorlaşmaktaymış.
Not:
Menenjit 2 yaşın altındaki çocuklarda çok sık görülmektedir ve beyin hasarı ve işitme kaybı gibi ağır ve kalıcı hasarlar gelişmektedir. Bütün bu sebepler hastalığa yakalanmadan ondan korunmanın en önemli yol olduğunu gösterir. Aşılar zaten bu yüzden geliştirilmektedir. En güzeli hastalığa hiç yakalanmamaktır.
Menenjit aşısının (Hib) ilk dozu 2. ayda başlar. Hib aşısının 2. ve 3. dozları 4. ve 6. aylarda Difteri-Tetanoz-Boğmaca ve Çocuk felci aşıları ile aynı şemada uygulanır. Hib aşısı bu aşıların yanında tek olarak aynı doktor ziyaretinde uygulanabilir ya da tüm bu aşılar tek enjeksiyon halinde yaptırılabilir.
Bazı bebeklerde Boğmaca aşısı ateş ve sürekli ağlama gibi yan etkilere neden olabildiği için 5li karma aşıların yan etkileri azaltılmış olan şekilleri üretilmiştir. Hangi aşının uygulanması gerektiği konusunda en doğru kararı bebeğinizi takip eden hekiminiz verecektir. Menenjit aşısının tekrar dozu 12-15 aylar arasında yaptırılmalıdır.
Anneme Not:
Anneciğim ben doğduğumdan itibaren herkes çok mutlu ve heyecanlı olmasına rağmen sen farklı hisedebilirsin, en mutlu olman gereken zamanda mutsuz ve keyifsiz hissedebilirsin. Huzursuzluk, iştahsızlık, uyku bozukluğu olabilir. Sakın unutma yalnız değilsin! Bu durum yeni annelerin % 60-80'inde görülüyor ve doğal. Doğumdan sonraki bir iki gün içinde başlar ve genelde iki haftada düzelir. Benim her ihtiyacımı en güzel şekilde karşılarken kendi ihtiyaçlarını ve isteklerini de göz ardı etmemelisin. Beslenmene çok dikkat etmeli ve en azından ben uyurken uyumalısın. Hissettiklerini güvenebileceğin insanlarla paylaşman da sana yardımcı olacaktır. Unutma bu geçici bir durum ama daha profesyonel bir yardıma ihtiyacın olduğunu düşünürsen doktoruna danışman sana yol gösterici olacaktır.
Bunlar ilk zamanlarda hemen her annenin yaşayabileceği sorunlardır, çok endişelenmeni gerektirecek bir durum yok. Ancak bu problemlerden biri veya birkaçı uzun süre devam ederse doktoruna başvurmayı ihmal etme! Unutma benim şu anda en çok sana ve babama ihtiyacım var; sizlerin sağlığı benim için de çok önemli!
Anneye Not:
Pek çok kadın, doğumdan sonraki ilk haftalarda depresif bir ruh hali içine girebilir; bu durum son derece normaldir ve genellikle hormonlardaki değişikliklerden kaynaklanır. Ancak bu uzun süreli bir hal aldıysa ve bu duruma iştahsızlık, uykusuzluk, umutsuzluk hissi eşlik ediyorsa ya da bebeğinize karşı agresif ve şiddete dayalı davranışlar göstermeye başladıysanız mutlaka doktorunuza başvurun!
2 AyLık OLduM..
Bu ay karma aşımı oldum. Bu aşı da beni difteri, tetanoz, boğmaca, çocuk felci ve menenjite karşı koruyacakmış. Aaaa şurada bana gülerek bakanlar var! Bir gülümseyeyim de sevinsinler? Eggiii? Böyle mi gülünüyor acaba? Artık geceleri uyumaya başladım; ben de büyüyorum. Harika! Bu gördüğüm ne, o ne, şurada da değişik bir şey var, ne ki? Aman allahım ben neredeyim? Herşey renklenmeye başladı! Off yine o korktuğum ses! Bir ağlayayım da şu sesi kıssınlar!! Bana hiç durmadan gülerek bakan kişi kesin anneannem? Ayağıyla üzerime abanmaya çalışan da abim olsa gerek? Şu kim ya? Bugüne kadar gördüklerim arasında en sevimlisi? Aaa bu benim! Bu da aynaymış! Bunu sevdim! Ben de yakışıklıymışım hani? Yaşasın ben de bebek oldum, "Aguuuu" diyebiliyorum artık. Annem odaya girer girmez ona "Aguuuu" diyeceğim.
İkinci Ayımda Fiziksel Gelişimim:
Artık hareketlerimi daha iyi koordine etmeye başladım. Ellerimi açabiliyorum, kendi isteğimle objeleri kavrayabiliyorum. Otururken desteklendiğimde başımı kısa bir süre tutabiliyorum. Boyun kaslarım yavaş yavaş güçlenmeye başladı, ama yine de hala başımın desteklenmesi gerekiyor. Bir de yüzüstü yatarken kollarımı kullanarak göğsümü kaldırabiliyorum.
Bu dönemde çok sık ağlıyorsam ya da huysuzluk yapıyorsam, bunun bazı sebepleri şunlar olabilir;
. Kolik (karın ağrısı)
. Kabızlık
. Bağırsak Gazı
. Annemin beni beslerken kullandığı bebek mamasının içeriği (Anneciğim eğer beni besledikten sonra ağlamaya ya da huysuzlaşmaya başlıyorsam, doktorumla görüş, benim için kullandığın mamayı değiştirmen gerekebilir)
Hala geceleri karnım acıkıyor ya da ara sıra uyanıp annemle babamı yanıma çağırmak istiyorum. Ama artık uykularım daha uzun süreli ve düzenli olmaya başladı. Buna en çok annem seviniyordur herhalde!
İkinci Ayımda Algısal ve Sosyal Gelişimim:
Dış dünya daha çok ilgimi çekmeye başladı; etrafta ne kadar çok yeni ve değişik şey varmış böyle! Gün içinde daha uzun saatler boyunca uyanık kalıyorum ya artık, annem beni bu yeni çevreye alıştırmak, dikkatimi ve algılama yeteneklerimi geliştirmek için bir sürü oyunlar yapıyor bana evde. Müzik çalıyor, şarkılar söylüyor, renkli ve parlak objeler gösteriyor bana, bunlarla oyunlar oynuyoruz. Eskiden iki renkli, basit objeleri incelemeyi seviyordum, meğer etrafta bir sürü bol renkli, parlak, karmaşık objeler varmış, ne kadar da ilginçler!
Duyduğum seslere tepki veriyorum artık; bazıları çok korkutuyor beni, bazılarını ise çok seviyorum. En çok annemle babamın seslerini seviyorum; bir de evin içinde annemin sesini takip etmeyi ...
Değişik sesler çıkarıp birşeyler anlatmaya çalışıyorum etrafımdakilere ama hala ne dediğimi anlamıyorlar sanırım! Daha çok uğraşmam lazım.
Oyun: Bu dönemde benim en çok ilgimi çeken oyuncaklar hareketli, müzikli, parlak renkli ve basit biçimli olanlar. Tabii annem bu oyuncakların tek parçadan oluşmasına, yutabileceğim kadar küçük olmamalarına dikkat ediyor. En çok da plastik halkaları, çıngırağımı, asılı oyuncakları olan oyun minderimi ve müzikli, çekilen oyuncakları seviyorum.
Aşılarım:
Bu ay 5li karma aşımın (Difteri, Tetanoz, Boğmaca, çocuk felci, menenjit aşısının) 1.dozunu oldum. Bu aşı sayesinde difteri, boğmaca, tetanoz, menenjit ve çocuk felci hastalıklarından korunacağımı söyledi doktor amca. Bir anda beş ciddi hastalığa karşı korunmak için ilk adımı atmış oldum. Kendimi ne kadar güçlü hissediyorum, harika!
Anneciğim neden karma aşısı olmam gerektiğini biliyor ve bu hastalıkları tanıyormusun?
Difteri boğazın arkasında kalın gri renkte bir tabaka oluşturup nefes almamı ve yutkunmamı zorlaştıran bakteriyel bir hastalıkmış. Boğulma, paralizi (felç) ve kalp hastalıkları ile sonuçlanabiliyormuş.
Tetanoz hastalığına ise çiviye basarak veya kirli nesnelerle yaralanma sonucu yakalanabiliyormuşum. Bu hastalık ta ciddi ve ağrılı kas kasılmaları, nöbetler ve felç yapan bakterilerle oluşturuluyormuş. Çene kasılması ve ciddi nefes alma güçlüğüne neden oluyormuş. Bu hastalık bulaşıcı değilmiş ama hastalığı yapan bakteri toprakta yaşayabiliyormuş ve bu yüzden bu hastalık hep bizimle birlikteymiş.
Boğmaca hastalığı ise insanda bilinen en bulaşıcı hastalıkmış. Öyle kötü öksürük nöbetleri yapıyormuşki yemek, içmek, hatta nefes almak çok zorlaşıyormuş. Sonuçta zatürre, nöbetler ve beyin hasarına neden oluyormuş.
Polio; yani çocuk felci ise polio virüsünün sebep olduğu bir hastalıkmış. Anneciği müjde!! Türkiye, Avrupa bölgesi ile birlikte Haziran 2002'den itibaren çocuk felcinden arınmış ülkeler içine girmiş ve sertifika almış. En son çocuk felci vakası 3 sene önce görülmüş. İnanılmaz bir başarı değil mi? Aşılama bilincinin gelişmesi ve yoğun kampanyalar ile bir hastalığın ortadan bile kaldırılabileceğini gösteren en iyi örneklerden biri. Ama yine de birkaç sene aşı yapılmaya devam edilmesi gerekiyormuş.
Bu aşıları bir kerede tek enjeksiyonla yaptırabilirsin. 5li karma aşılar (Difteri, tetanoz, boğmaca, çocuk felci ve menenjit aşısı) normal ve yan etkisi azaltılmış olmak üzere iki farklı şekilde bulunuyormuş. Bazı bebeklerde normal boğmaca aşıları çok yan etki yaptığı için yan etkisi azaltılmış 5li karma aşılar tercih ediliyormuş. Anneciğim hangi aşının uygulanması gerektiğine en iyi doktorum karar verecektir.
3 AyLık OLduM..
Şu reklamlar başlasa da bir seyretsem! En çok yeşil kıyafetli kadına gülüyorum. Ama eve ekmek getiren amcadan da korkuyorum biraz. Benim oyuncaklarımı almaya çalışıyor devamlı; ben de hemen ağlıyorum. Ne zaman ağlasam, babam beni kucağına alıyor. "Ba-ba, ba-ba" diye birşeyler söylüyor bana. Halbuki benim adım baba değil ki?
Üçüncü Ayımda Fiziksel Gelişimim:
Artık kocaman bir bebek oldum ben, iyice hareketlendim, sanırım bu yüzden annemle babam daha bir dikkatle takip etmeye başladılar beni. Yataktan ya da koltuktan düşmemden, elime geçirdiğim küçük objeleri yutmamdan korkuyorlar. Haksız da sayılmazlar hani, onların gözetiminde olmak benim için en güvenli olanı şu anda! Beni yüzüstü yatırdıklarında başımı 900lik açıyla kaldırabiliyorum; ayrıca ellerimi birleştirmeyi de becerebiliyorum artık. Mutlu olduğum zamanlarda yüksek sesle gülmeye başladım, annemle babamın çok hoşuna gidiyor bu durum!
Üçüncü Ayımda Algısal ve Sosyal Gelişimim:
Duyduğum sesleri takip edebiliyorum, sesin geldiği yere göre başımı sağa sola hareket ettirmeye başladım. Konuşma seslerini de algılayabiliyorum artık. Bir de şu konuşma işini çözebilsem ne güzel olacak! Konuşuyormuş gibi ağzımı hareket ettirebiliyorum ve çeşitli sesler çıkarıyorum ama hala gerçek bir konuşmaya çok uzak bunlar sanırım. Ben konuşamıyorum gerçi, ama annem benimle çok sık konuşuyor artık; hatta bana kitap okumaya bile başladı. Okunanları anlamıyorum ama çeşitli kelimelere ve seslere alışıyorum bu şekilde; hem bu benim konuşmayı daha erken öğrenmeme bile yardımcı olabilir. Şu anda duyduğum çoğu ses ve kelimeyi hızla gelişmekte olan hafızama kaydediyorum.
Bu arada sinir sistemim de gelişmekte olduğu için yeme ve uyuma alışkanlıklarım yavaş yavaş düzene girmeye başladı. Buna en çok annem seviniyordur herhalde, ben de annemi sevindirmek ve işini kolaylaştırmak için elimden gelen herşeyi yapıyorum. Ama hala önümüzde uzun ve meşakkatli bir yol var. Birlikte başaracağız. Zaten annemden başka hiçkimse bu kadar yorgunluk ve zorluğa onun gibi zevkle ve sevgi dolu devam edemezdi.
Aşılarım:
Bu ay BCG (Tüberküloz) aşımı oldum. BCG aşısı şu anda dünyada kullanılan tüm aşılar içinde en eski olanıymış ve inanılmaz sayıda insan BCG aşısı olmuş.
Annem düzenli doktor ziyaret ve kontrollerimi de hiç ihmal etmiyor tabiki.
Anneme:
Artık dış dünyayla ve yeni insanlarla iletişime girme zamanım geldi. Beni kısa süreler için tanıdığın ve güvendiğin bir başkasının bakımına bırakabilirsin anneciğim. Bu, hem senin hem de benim daha bağımsız hale gelmemizi ve benim yeni yüzlere alışmamı sağlayacaktır. Beni yeni bir bakıcıya bırakırken, ona hakkımda aşağıdaki bilgileri vermen faydalı olacaktır:
• Ağladığımda ya da huysuzlaştığımda beni rahatlatma ve sakinleştirmenin en kolay yollarını
• Favorim olan oyuncaklar, dinlemeyi sevdiğim kitaplar ve müzikleri
• Gazımı çıkarmanın en etkili yöntemini
• Bebek mamamın nasıl hazırlanacağını
• Evde ilk yardım malzemelerinin bulunduğu yeri
• Acil durumlarda sana ya da babama ulaşabileceğimiz telefon numarası ve diğer acil durum telefon numaralarını (polis imdat, itfaiye gibi)
Anneye Not:
Çalışan bir anneyseniz büyük ihtimalle çalışma hayatına geri döndünüz ya da çok yakında döneceksiniz. Eğer mümkünse çalışırken de bebeğinizi kendi sütünüzle beslemeye devam edin. İşyeriniz evinize yakınsa ve çalışma saatleriniz esnekse beslenme saatlerinde eve gidip bebeği besleyebilirsiniz. Bu mümkün değilse sütünüzü önceden bebeğiniz için sağıp biberona koyarak bakıcıya bırakabilirsiniz. Anne sütü buzdolabında korunarak 24 saat süreyle bebeğinize taze olarak verilebilir??? Böylece siz evde yokken bile bebeğiniz sizin sütünüzle beslenmiş olacaktır.
Bebeğinize bakıcı seçerken dikkat etmeniz gereken bazı önemli noktalar şunlardır:
• İlk etapta sizin için öncelikli olan şartları belirleyin. Yaşı ilerlemiş, olgun ve deneyim sahibi bir bakıcı mı yoksa daha genç, bebek sağlığı ve gelişimiyle ilgili eğitim almış bir bakıcı mı istiyorsunuz? Ne tür özelliklere sahip bir bakıcı istediğinize eşinizle tartışarak karar verin.
• Geniş bir araştırma yapın. Akraba veya arkadaş çevrenizden referanslı bir bakıcı bulmanız herzaman için daha güvenli olacaktır. Gazetelere, dergilere ya da internetteki ilgili sitelere ilan vermeyi deneyebilir ya da ailelere bakıcı bulma işiyle profesyonel olarak ilgilenen ajanslara başvurabilirsiniz.
• Mümkün olduğunca çok adayla birebir görüşme yapın. Bu görüşmeler esnasında iş tecrübesi, çocuk yetiştirme tekniği gibi işle ilgili soruların yanısıra zevkleri, alışkanlıkları, hobileri, kişisel birikimi gibi kişisel sorular sormayı da ihmal etmeyin. Yine bu görüşmeler esnasında çocuğunuzu da yanınızda bulundurmanızda fayda vardır. Böylelikle ilk karşılaşmada bakıcı adayı ve çocuk arasında nasıl bir etkileşim olacağını da gözlemlemiş olursunuz; bu ilerideki iletişimleriyle ilgili size pekçok ipucu verebilir.
• Adaylar arasında yaptığınız ilk elemeden sonra elinizde kalan birkaç iyi adayın referanslarını mutlaka kontrol edin. Sizden önce birlikte çalışmış olduğu aileleri arayın ve onlara bakıcının güçlü ve zayıf yönlerini, önceki ailelerden ayrılma sebeplerini sorun.
• Son olarak işe almayı düşündüğünüz bakıcıyla önceden birkaç günlük bir deneme süreci yaşayın. Henüz sizin doğum izniniz bitmeden, siz de evdeyken bunu yapmanız en ideal olanıdır. Bakıcının bebeğinizle olan iletişimini, ona nasıl baktığını bizzat inceleyip değerlendirmeniz hem daha güvenli olacak hem de içinizi rahatlatacaktır.
Gözlerimi açmak istiyorum ama öyle zor geliyor ki; başımda toplanmış bana bakanlar kim acaba? Tamam yeni geldik dünyaya, daha kimseyi seçemiyoruz ama yüzüme doğru biraz daha yaklaşırsanız sizi görebilirim! Şu beni işaret eden parmağı bir yakalasam güzel güzel emicem ama henüz kollarımı kaldırmayı beceremediğim için yakalayamıyorum? Bana en yakın olanların annemle babam olduklarına karar verdim; çünkü sadece onların seslerini seçebiliyorum. Annem beni kollarına aldı. Yüzüne yakından bakmak istiyorum; bunun için başımı kaldırmam lazım. Başardım! Kısa bir süre de olsa yüzüne bakabildim! Ne kadar hoş, eee ne de olsa benim annem! Aslında uyanık kalıp birşeyler keşfetmek istiyorum ama dayanamıyorum. Ben bu dünyaya uyumak için mi geldim acaba?
Sizin aranızda geçirdiğim bu ilk haftamda sizi, etrafımı ve ilk kez karşılaştığım bu dünyayı tanımaya çalışıyorum. Annemle babama bazen çok yorucu ve karmaşık gelse de aslında bu dönemdeki ihtiyaçlarım oldukça basit, temel ihtiyaçlar; tek istediğim karnımın doyması, uyumak, bir de annemle babam tarafından korunmak ve sevilmek. Doğuştan gelen emme refleksim sayesinde annem beni beslemek istediğinde hiç zorlanmıyorum. Henüz hareket yeteneklerim tam gelişmiş değil; daha çok bütün vücudumla hareket edebiliyorum. İlk kazandığım yetenek başımı kaldırmak oldu; daha sonra el ve kollarımı, en son da bacaklarımı kullanmaya başlayacağım. Başımı herzaman desteklemeyi unutmayın lütfen!
Annemle babam doğar doğmaz Hepatit B aşımın ilk dozunu yaptırarak beni bu önemli hastalığa karşı korumaya aldılar.
Anneme ve Babama:
Aşılarım; dış dünyada sizlerin desteğinizin olamayacağı, sizin birebir beni koruyup kollayamayacağınız ve yalnız savaşmak zorunda kalacağım düşmanlara karşı benim kalkanlarım ve savunma silahlarım olacak! Onlar olmazsa o kadar korumasız ve çaresiz kalırım ki! Tek başıma savaşmak zorunda olduğum bu mücadelede beni bu koruyucu silahlarla donatarak bana verdiğiniz destek için çok teşekkür ederim. Sizi çok seviyorum.
Neden Hepatit B aşısı olmalıyım?
Bu aşı beni Hepatit B virüsünün yaptığı çok tehlikeli bir hastalıktan koruyacakmış. Bu hastalık nasıl bir şey acaba diye düşünüyordum ki doktorum anneme anlatırken duydum. Yetişkinlerde hastalık yaptığı düşünülen Hepatit B virüsünün yaptığı hastalık benim gibi minik bebeklerde de çok tehlikeliymiş çünkü daha çok küçükken bu virüsü alan bebekler, yıllarca bu virüsü kanlarında taşıdıktan sonra büyüdüklerinde siroz hatta karaciğer kanseri olabiliyorlarmış! En kötüsü de bu hastalığın tedavisi yokmuş. İşte beni bu hastalıktan korumak içinmiş Hepatit B aşısı ve Dünya Sağlık Örgütü bu aşı çok etkili ve güvenilir olduğu için tüm dünyadaki çocukların Hepatit B aşısı olmasını öneriyormuş.
Annemle babamın beni korumak için yaptırdığı bu aşı dünyadaki kanser önleyici ilk aşıymış!
Hepatit B aşısını ne zaman ve kaç doz olmalıyım?
Hepatit B aşısı üç doz olarak uygulanır. Hepatit B aşısının ilk dozunun doğumda yapılması öneriliyor ancak eğer anne ve babamın ve benimle yakından ilgilenecek kişilerin bu hastalığı taşımadıklarından kesin olarak eminseniz ilk dozu birinci ayda yaptırabiliriz. İkinci doz 1.ayda (ilk dozdan en az bir ay sonra), üçüncü doz ise 6. ayda (ikinci dozdan en az iki ay sonra) yapılmalı.
Anne ve Babaya Not:
Hangi koşullarda aşı yapılmamalı?
Aşının içeriğindeki herhangi bir maddeye karşı ciddi allerjik reaksiyon gelişirse ikinci doz uygulanmamalıdır.
Eğer bebek ateşli bir enfeksiyon geçiriyor ise aşı ertelenmeli ve enfeksiyonu iyileştiğinde aşısı uygulanmalıdır.
Aşıdan sonra ne gibi yan etkiler görülebilir?
Aşı yapılan yerde ağrı ve hassasiyet %3, hafif ateş ise %1 bebekte görülebilir. Çok nadir de olsa ciddi allerjik reaksiyon görülebilir. Her tür biyolojik üründe görülebilen bu tarz allerjik reaksiyon riskini göz önünde bulundurarak her zaman aşılarınızı ve enjeksiyonlarınızı sağlık merkezlerinde yaptırınız!
2 HaftaLık OLduM..
Tam iki haftadır sizinle birlikteyim.Benim için yepyeni bir dünyada sizin yanınızda güvende ve huzurluyum. Çok mutluyum ama yine de henüz burada olmaya tam alışamadım. Uyku düzenimi oturtamadım. Ne zaman uyumam ne zaman uyanmam gerektiğini bilemiyorum. Karar veremeyince de bari hep uyuyayım diyorum. Aslında bu size olduğu kadar bana da sıkıntı veriyor.Ben de sizle oyun oynamak, gülmek istiyorum ama azcık daha büyümem gerek galiba...
Şu anda en iyi görebildiğim şeyler siyah, beyaz ve kırmızı renkli olanlar. Bir de annemle babamın yüzlerini incelemeyi çok seviyorum, bu yüzden yüzüme yakın olduklarında çok seviniyorum çünkü henüz 20-30 cm uzaklığa kadar net görebiliyorum. Göz teması kurmayı çok seviyorum; annemle babam gözlerime baktığında kendimi iyi ve güvende hissediyorum.
Anneciğim ve babacığım benim sosyal gelişimimin doğumdan 3 yaşına kadar hızla ilerlediğini biliyor musunuz? Doğduğum andan itibaren etrafımdaki insanlara adapte olmaya ve karşılık vermeye çalışıyorum. İlk yılımda özellikle neler yapabileceğimi keşfetmek (objeleri tutmak, yakalamak, yürümeye çalışmak) ve sizinle ilişki kurabilmek en büyük amacım. Başkalarından da hoşlanırım ama en çok sizi tercih ederim.
Ağladığım zamanlar annemle babamın hemen endişeye kapılmasını istemiyorum çünkü çoğu zaman ağlamamın sebebi acıkmam, dış dünyadaki ani değişimlere tepki vermem, bezimin ıslanmış olması, aşırı sıcak ya da soğuk, gazımın olması gibi faktörlere bağlı rahatsızlık hissetmem ya da sadece o an kendimi yalnız hissediyor olmam gibi olağan durumlardır. Ağlamam benim kelimelerim. Ben size isteklerimi, ihtiyaçlarımı bu şekilde anlatabiliyorum Böyle zamanlarda beni rahatlatmak için beslemeniz (açlık yüzünden ağlıyorsam); kucağınıza alıp benimle konuşmanız (bu dönemde insan sesini ayırdetmeye ve diğer seslere tercih etmeye başlarım); beni sallayarak uyutmanız ( ritmik düzenli hareketler beni rahatlatır) genelde yeterli olacaktır.
Anneciğim bana kavuştuğun bu ilk haftalarda aşağıdaki sorunları yaşayabilirsin;
. Yorgunluk
. Kanlı akıntı
. Normal doğum yaptıysan perine bölgesine rahatsızlık ve ağrı
. Beni sezeryan yoluyla dünyaya getirdiysen dikiş yerinde ağrı veya uyuşukluk
. Rahim kasılmalarına bağlı karın krampları
. Aşırı mutluluk veya depresyon, ya da iki ruh hali arasında sürekli değişim gösterme
. Göğüslerde rahatsızlık veya tıkanma??
. İyi bir anne olamayacağım endişesi; yetersizlik hissi
. Aşırı terleme
. Saç dökülmesi
. Kabızlık
Bunlar ilk zamanlarda hemen her annenin yaşayabileceği sorunlardır, çok endişelenmeni gerektirecek bir durum yok. Ancak bu problemlerden biri veya birkaçı uzun süre devam ederse doktoruna başvurmayı ihmal etme! Unutma benim şu anda en çok sana ve babama ihtiyacım var; sizlerin sağlığı benim için çok önemli!
Bu hafta aşım yok! Aşı ne demek? Ne işe yarar? Sanırım hep canımın yanacağı bir durum, yaptırmak şart mı sanki?
Geçen hafta da biraz canım yandı ama aslında benim için çok önemli bir korunmanın ilk adımı atıldı.
Aşıların ne olduğunu ve bizleri nasıl koruduğunu bilmiyordum. Aslında vücudumuzun kendini dış dünyaya karşı koruduğu bazı savunma sistemleri varmış! İnsan vücudu dış etkenlere karşı kendi savunma mekanizmalarına sahipmiş. Öncelikle mikropların vücudumuza girmesini engelleyen sistemler varmış; örneğin vücudumuzu kaplayan deri, burnumuzdaki kıllar, solunum yollarımızdaki tüycükler, vücut sıvılarımızdaki mikropları öldürücü içerik örneğin mide asidi. Ancak bunlar yetmiyormuş. Yine de mikropların vücudumuza girmesini tamamen engelleyemiyormuşuz.
Mikrop vücuda girince bu sefer vücut onu zararsız hale getirmeye ve yok etmeye çalışıyormuş. Vücut kendini çok iyi tanıyor ve dışarıdan giren yabancı organizmaların hemen yabancı olduğunu anlayıp onu yok etmek üzere karşı savunma silahları yani mikropları öldürmeye çalışan özel hücreler ve onları etkisiz hale getiren antikorları üretmeye başlıyormuş. Bu devrede yani mikroplar vücuda girdikten sonra işleyen sistem bağışıklık sistemi imiş. Ancak tam bir savunma geliştirebilmesi ve vücuda giren mikroba özel olarak hazırlanacak olan antikorların üretilebilmesi için zamana ihtiyacı varmış. Bu zaman içinde de mikrop çoğalma ve hastalık yapmaya fırsat buluyormuş.
Peki madem bu kadar savunma mekanizmamız var, o zaman neden hastalanıyoruz veya aşılara ihtiyaç duyuyoruz?
Vücudumuz yabancı organizmayı tanıyıp ona karşı savunma silahlarını geliştirene kadar belli bir süre geçmesi gerekiyormuş ve bu süre içinde de hastalık başlıyormuş ya, işte aşıların görevi bu aradaki süreyi kapatmak, yani vücut daha o mikropla karşılaşmadan önce silahları hazırlamış olmak ve mikrop vücuda girdiği anda ona özel hazırlanmış silahlarla hastalık yapamadan onu etkisiz hale getirmekmiş. Çünkü bu hastalıkları bir kez geçirmek çok ciddi ve ağır sonuçlara yol açıp tehlikeli olabileceği için onlara karşı önceden hazır olmaya çalışıyormuşuz.
Aşı nedir?
Aşı, bir hastalığı yapan bakteri veya virüsün tamamının ya da hastalık yaptığı bilinen bölümlerinin ya canlı ancak zayıflatılmış ve hastalık yapamayacak hale getirilmiş ya da inaktif (öldürülmüş) şeklidir. Her iki şekilde de hastalık yapmaz ve hastalığın sebep olduğu ağır sonuçlara yol açmaz. Aşı ile virüs veya bakteri vücuda verilerek vücudun onu tanıması ve ona karşı savunma silahlarını (bağışıklık hücrelerini-antikorlar) hazırlaması sağlanır. Aynen virüs veya bakteri ile doğal yollarla karşılaşmada olduğu gibi bir bağışıklık meydana gelir ve vücut savunma silahlarını oluşturmak için yine belli bir süreye ihtiyaç duyar. Bu yüzden aşı yaptırdığımız anda hemen koruma başlamaz ancak 2-3 hafta sonra vücut antikorları geliştirdiğinde hastalıktan korunma sağlanır. Aşı yapıldıktan ve koruyuculuk sağlandıktan sonra vücuda giren bakteri veya virüs kendine özel hazırlanmış antikorlarla karşılaşır ve anında etkisiz hale getirilerek hastalık yapmaya fırsat bulamadan vücuttan atılır.
Yani aşıyı vererek hem o hastalığa karşı aynı hastalığı geçirdiğimizde olduğu gibi bir bağışıklık kazanıyoruz hem de o hastalığı geçirip sıkıntı yaşamıyoruz ve hastalığın sebep olabileceği o çok ağır riskleri taşımıyoruz.
Bakmayın aşı yaparken ağladığıma, sonradan ağlamaktansa minicik bir iğne yüzünden ağlamak çok daha iyidir!
3 HaftaLık OLduM..
Artık yavaş yavaş siz bana; ben de hem size hem de bu yepyeni dünyaya alışmaya başladım. Ailemizin yeni bireyi olarak hayatınızın odağını oluşturuyorum. Herşey benim etrafımda dönüyor.Bundan çok mutlu oluyorum. Zaten en çok ihtiyacım olan da bu....
Ama bilmenizi isterim ki siz de benim hayatımın odağısınız ve benim için çok önemlisiniz!
Bu dönemde büyüklerimin beni kucaklarına alıp sevmesi, benimle yakın iletişim içinde olması benim için çok önemli. Fiziksel ihtiyaçlarım karşılandığında, okşanıp sevildiğimde kendimi değerli hissediyorum ve bu bende, genellikle insanlar tarafından sevileceğime, sevilmeye değer olduğuma ilişkin temel güveni oluşturuyor.
Eğer hergün, hemen hemen aynı saatlerde başlayan ve 1-3 saat arası süren ağlama nöbetlerine giriyorsam bunun nedeni kolik olabilir. Gaz sancısı olarak da bilinen kolik biz bebeklerin %20'sinde görülmekteymiş. Genenlikle 3-4 haftalıkken başlar ve 3 aya kadar devam edebilirmiş. Annem beni biberonla besliyorsa ya da hızlı emen, iştahlı bir bebeksem (daha fazla hava yuttuğundan) bende kolik görülme olasılığı daha fazladır. Kolik için kesin bir tedavi yöntemi yok ancak ağladığım zaman annem ya da babam beni kucağına alıp yalnız olmadığımı hissettirdiklerinde, hafifçe şarkı söylediğinde, bana ılık bir banyo yaptırdığında,
karnıma ılık havlu koyduklarında ya da beni yüzüstü yatırıp sırt ve belimi okşayarak masaj yaptıklarında rahatlıyorum. Beni daha sık beslemek, mümkün olduğunca sessiz bir ortamda sakin bir şekilde emzirmek ya da bana emzik vermek de yararlı olabiliyor.
Artık yavaş yavaş büyüyorum ve aşılarımın başlama zamanı geliyor. Aşılarımın belli bir şema çerçevesinde ve zamanlamasına uygun bir şekilde yapılması gerekiyor. Hangi aşılarımın, ne zaman yapılacağını bilmek size kolaylık sağlayacak ve yol gösterici olacaktır.
İlk aşımı Hepatit B aşısı yaptırarak almış oldum. Bundan sonra hem Hepatit aşımın ikinci ve üçüncü dozları ve diğer çocukluk çağı aılarım var.
Aşıların etkili olabilmeleri yeterli düzeyde koruma sağlayabilmeleri için uygulandıkları yaş, iki aşı arasındaki süre, kaç doz verildiği ve hangi yoldan verildikleri önemlidir. Bu yüzden aşıların önerilen şemalara uygun olarak yapılması aşının etkinliği açısından önem taşır.
Bütün bu sonuçlara, aşıların hangi yaşta, hangi şekillerde uygulanacağına yıllar süren çok ince ve detaylı çalışmalar sonunda ulaşılıyor.
İlk altı ay içinde olmam gereken aşılar;
Doğumda 1.ay 2.ay 3.ay 4.ay 6.ay Hepatit B Hepatit B DTaP-IPV-Hib
veya
DTwP-IPV-Hib
Tüberküloz (BCG) DTaP-IPV-Hib
veya
DTwP-IPV-Hib DTaP-IPV-Hib
veya
DTwP-IPV-Hib
Altıncı aydan sonraki aşılarım
9.ay 12.ay 15.ay 18.ay 24.ay 30.ay Kızamık Su Çiçeği Kızamık, Kızamıkçık, Kabakulak DTaP-IPV-Hib
veya
DTwP-IPV-Hib Hepatit A Hepatit A
1 ayLık OLduM..
Nihayet yeni hayatımdaki ilk ayımı doldurdum işte! Artık annem ve babam yavaş yavaş büyümeye başladığımı farkediyorlar, ben de öyle! Dünya ile tanışırken, güzelliklerle olduğu kadar hayatın zorlukları ile de tanışıyorum ve daha ilk günlerimden itibaren aşılarımla bunlara karşı savaşacak gücü kazanabilmemde bana verdikler destek için annemle babama çok teşekkür ederim.
Birinci ayımda Fiziksel Gelişimim:
Hareket yeteneklerim hala fazla etkileyici değil. Önce başımı kaldırmayı öğrendim, ardından el ve kollarımı kullanabildim, şimdi ayak ve bacaklarımı hareket ettirebiliyorum. Annem beni dik tutuğunda bazen adım atmayı bile başarabiliyorum ancak bedenim hemen bükülüyor. Hala başımın desteklenmeye ihtiyacı var tabii ki. Bir de avucuma yerleştirilen bir cismi refleks olarak yakalayabiliyorum. Şu anda hala en iyi görebildiğim objeler siyah ve beyaz renkli olanlar. Artık insan yüzünü diğer objelerden ayırabiliyorum. Özellikle sürekli yanıbaşımda bulunan annemle babamın yüzlerini incelemeyi, tanımayı çok seviyorum. Keşke hep yakın dursalar bana da onları daha iyi görebilsem, çünkü şu anda sadece 20-30 cm uzaklığa kadar net görebiliyorum. Kokuları ve sesleri ayırt edebiliyorum ve insan sesini diğer seslere tercih ediyorum. Bu dönemdeki hıçkırık ve hapşırıklarım için çok fazla endişelenmene gerek yok anneciğim, hatta bazen hapşırmak burnumu temizliyor, beni rahatlatıyor.
Doktor amcalar bu dönemde annemin sütüyle beslenmemin sağlığım ve gelişimim açısından çok faydalı olduğunu söylüyorlar. Annemin sütü hem beni hastalıklara karşı koruyor hem de diğer besinlerle beslenen bebeklerde görülebilen allerji ve sindirim sorunlarını, anne sütüyle beslendiğim için ben yaşamıyorum. Hem anneciğim biliyor musun, şu benim yüzümden aldın diye bana kızdığın fazla kiloların var ya, beni kendi sütünle beslediğin için sen de normal kilona daha çabuk döneceksin. Beni kendi sütünle beslediğin için teşekkürler anneciğim!
Günde yaklaşık 15-18 saat uykuya ihtiyacım var. Gece uykularım düzensiz bu aralar, karnım acıkıyor, gazım oluyor, canım sıkılıyor ya da yalnızlık hissediyorum karanlıkta ve başlıyorum ağlamaya. Bu durumum annemle babamı bazen çok yoruyor ve uykusuz bırakıyor biliyorum. Ama bir konuşmaya başlayayım onlara en güzel teşekkürleri edeceğim ve tüm bu uykusuz geceleri unutturacağım o zaman!
Birinci Ayımda Sosyal Gelişimim:
Artık annemle babama gülümsemeyi becerebiliyorum galiba, bunu görünce öyle mutlu oluyorlarki. Hatta onların beni eğlendirmek için yaptıkları mimiklerini bile taklit edebiliyorum. Müzik dinlemeyi seviyorum, annem bazen kendisi de şarkılar söylüyor bana, çok hoşuma gidiyor. Bir de beni beslerken benimle konuşması, güzel şeyler söylemesi ne güzel! Göz teması kurmayı çok seviyorum; bu annemle ve babamla aramdaki bağı güçlendiriyor.
Bu dönemde kendi gereksinimlerimi gidermek benim için herşeyden ön planda. Bu biraz bencilce gelebilir size, ama bu bencillik bilinçli değilki, henüz çok küçüğüm. İki temel gereksinimim var bu dönemde; fiziksel bakımım (doyurulma ve korunma) ve sosyal bakımım (sevgi ve duygusal yakınlık). Bu iki temel gereksinimimin nasıl ve ne ölçüde yerine getirildiği ilerideki kişiliğimin temelini de oluşturacak. Fiziksel bakımım eksiksiz de olsa kendime ve diğer insanlara karşı temel güvenimi oluşturmamda yeterli değil. Sevgi ve duygusal yakınlık gördüğüm ölçüde insanlarla ilişki kurmayı öğrenip seviyorum ve insanlarca sevileceğime, sevilmeye değer bir insan olduğuma dair temel güvenim oluşuyor!
Henüz konuşmaya yönelik hiçbir faaliyet göstermiyorum. Arasıra çeşitli sesler çıkarıyorum ama ne demek istediğimi kendim bile anlamıyorum, annemle babamın da anlamaması çok doğal tabi!
Artık annemle babama onları tanıdığıma; etraftaki diğer insanlardan ayırdedebildiğimi belli edecek tepkiler vermeye başladım. Bu onları hem şaşırtıyor, hem de çok mutlu ediyor!
Aşılarım:
Bu ay Hepatit B aşımın ikinci dozunu oldum. Hepatit B aşısı bu hastalığa karşı korumada % 90-95 etkili. Hepatit B aşısını üç doz olarak yaptırmam lazım. Üçüncü aşım 6. ayımda yapılacak. Takvimime işaretlemeyi unutmayın!
Anneciğim beni emziriyor olman aşılarımın uygulanmasını engelleyecek bir durum değildir.
Gelecek ay 5li Karma (Difteri-Tetanoz -Boğmaca, Çocuk Felci (Polio) ve Menejit (Hib) aşılarına beraber uygulandıkları için karma aşı deniyor) aşımın ilk dozunun zamanı gelmiş olacak.
Hib (Haemophilus influenzae tip b - menenjit) özellikle 5 yaşın altındaki çocuklarda menenjit, zatürre gibi çok ciddi enfeksiyonlara neden oluyormuş. Bu bakteri tükürükle havadan yayılıp küçük çocukların özellikle kreşe giden ve kalabalık ortamlarda bulunan çocukların % 25'inin boğazında yerleşiyor ve uzun süre hastalık yapmadan taşınıyormuş. Bu çocuklar hem mikrobu çevrelerindeki kişilere ve diğer çocuklara bulaştırıyor hem de dirençleri düştüğünde mikrop hastalık yapabilir hale gelebiliyormuş.
Hib'in neden olduğu menejit veya zatürre antibiyotiklerle tedavi edilirken bile kötüye gidebilirmiş çünkü her geçen gün antibiyotiklere karşı direnç gelişmekte ve hastalıkların tedavisi çok zorlaşmaktaymış.
Not:
Menenjit 2 yaşın altındaki çocuklarda çok sık görülmektedir ve beyin hasarı ve işitme kaybı gibi ağır ve kalıcı hasarlar gelişmektedir. Bütün bu sebepler hastalığa yakalanmadan ondan korunmanın en önemli yol olduğunu gösterir. Aşılar zaten bu yüzden geliştirilmektedir. En güzeli hastalığa hiç yakalanmamaktır.
Menenjit aşısının (Hib) ilk dozu 2. ayda başlar. Hib aşısının 2. ve 3. dozları 4. ve 6. aylarda Difteri-Tetanoz-Boğmaca ve Çocuk felci aşıları ile aynı şemada uygulanır. Hib aşısı bu aşıların yanında tek olarak aynı doktor ziyaretinde uygulanabilir ya da tüm bu aşılar tek enjeksiyon halinde yaptırılabilir.
Bazı bebeklerde Boğmaca aşısı ateş ve sürekli ağlama gibi yan etkilere neden olabildiği için 5li karma aşıların yan etkileri azaltılmış olan şekilleri üretilmiştir. Hangi aşının uygulanması gerektiği konusunda en doğru kararı bebeğinizi takip eden hekiminiz verecektir. Menenjit aşısının tekrar dozu 12-15 aylar arasında yaptırılmalıdır.
Anneme Not:
Anneciğim ben doğduğumdan itibaren herkes çok mutlu ve heyecanlı olmasına rağmen sen farklı hisedebilirsin, en mutlu olman gereken zamanda mutsuz ve keyifsiz hissedebilirsin. Huzursuzluk, iştahsızlık, uyku bozukluğu olabilir. Sakın unutma yalnız değilsin! Bu durum yeni annelerin % 60-80'inde görülüyor ve doğal. Doğumdan sonraki bir iki gün içinde başlar ve genelde iki haftada düzelir. Benim her ihtiyacımı en güzel şekilde karşılarken kendi ihtiyaçlarını ve isteklerini de göz ardı etmemelisin. Beslenmene çok dikkat etmeli ve en azından ben uyurken uyumalısın. Hissettiklerini güvenebileceğin insanlarla paylaşman da sana yardımcı olacaktır. Unutma bu geçici bir durum ama daha profesyonel bir yardıma ihtiyacın olduğunu düşünürsen doktoruna danışman sana yol gösterici olacaktır.
Bunlar ilk zamanlarda hemen her annenin yaşayabileceği sorunlardır, çok endişelenmeni gerektirecek bir durum yok. Ancak bu problemlerden biri veya birkaçı uzun süre devam ederse doktoruna başvurmayı ihmal etme! Unutma benim şu anda en çok sana ve babama ihtiyacım var; sizlerin sağlığı benim için de çok önemli!
Anneye Not:
Pek çok kadın, doğumdan sonraki ilk haftalarda depresif bir ruh hali içine girebilir; bu durum son derece normaldir ve genellikle hormonlardaki değişikliklerden kaynaklanır. Ancak bu uzun süreli bir hal aldıysa ve bu duruma iştahsızlık, uykusuzluk, umutsuzluk hissi eşlik ediyorsa ya da bebeğinize karşı agresif ve şiddete dayalı davranışlar göstermeye başladıysanız mutlaka doktorunuza başvurun!
2 AyLık OLduM..
Bu ay karma aşımı oldum. Bu aşı da beni difteri, tetanoz, boğmaca, çocuk felci ve menenjite karşı koruyacakmış. Aaaa şurada bana gülerek bakanlar var! Bir gülümseyeyim de sevinsinler? Eggiii? Böyle mi gülünüyor acaba? Artık geceleri uyumaya başladım; ben de büyüyorum. Harika! Bu gördüğüm ne, o ne, şurada da değişik bir şey var, ne ki? Aman allahım ben neredeyim? Herşey renklenmeye başladı! Off yine o korktuğum ses! Bir ağlayayım da şu sesi kıssınlar!! Bana hiç durmadan gülerek bakan kişi kesin anneannem? Ayağıyla üzerime abanmaya çalışan da abim olsa gerek? Şu kim ya? Bugüne kadar gördüklerim arasında en sevimlisi? Aaa bu benim! Bu da aynaymış! Bunu sevdim! Ben de yakışıklıymışım hani? Yaşasın ben de bebek oldum, "Aguuuu" diyebiliyorum artık. Annem odaya girer girmez ona "Aguuuu" diyeceğim.
İkinci Ayımda Fiziksel Gelişimim:
Artık hareketlerimi daha iyi koordine etmeye başladım. Ellerimi açabiliyorum, kendi isteğimle objeleri kavrayabiliyorum. Otururken desteklendiğimde başımı kısa bir süre tutabiliyorum. Boyun kaslarım yavaş yavaş güçlenmeye başladı, ama yine de hala başımın desteklenmesi gerekiyor. Bir de yüzüstü yatarken kollarımı kullanarak göğsümü kaldırabiliyorum.
Bu dönemde çok sık ağlıyorsam ya da huysuzluk yapıyorsam, bunun bazı sebepleri şunlar olabilir;
. Kolik (karın ağrısı)
. Kabızlık
. Bağırsak Gazı
. Annemin beni beslerken kullandığı bebek mamasının içeriği (Anneciğim eğer beni besledikten sonra ağlamaya ya da huysuzlaşmaya başlıyorsam, doktorumla görüş, benim için kullandığın mamayı değiştirmen gerekebilir)
Hala geceleri karnım acıkıyor ya da ara sıra uyanıp annemle babamı yanıma çağırmak istiyorum. Ama artık uykularım daha uzun süreli ve düzenli olmaya başladı. Buna en çok annem seviniyordur herhalde!
İkinci Ayımda Algısal ve Sosyal Gelişimim:
Dış dünya daha çok ilgimi çekmeye başladı; etrafta ne kadar çok yeni ve değişik şey varmış böyle! Gün içinde daha uzun saatler boyunca uyanık kalıyorum ya artık, annem beni bu yeni çevreye alıştırmak, dikkatimi ve algılama yeteneklerimi geliştirmek için bir sürü oyunlar yapıyor bana evde. Müzik çalıyor, şarkılar söylüyor, renkli ve parlak objeler gösteriyor bana, bunlarla oyunlar oynuyoruz. Eskiden iki renkli, basit objeleri incelemeyi seviyordum, meğer etrafta bir sürü bol renkli, parlak, karmaşık objeler varmış, ne kadar da ilginçler!
Duyduğum seslere tepki veriyorum artık; bazıları çok korkutuyor beni, bazılarını ise çok seviyorum. En çok annemle babamın seslerini seviyorum; bir de evin içinde annemin sesini takip etmeyi ...
Değişik sesler çıkarıp birşeyler anlatmaya çalışıyorum etrafımdakilere ama hala ne dediğimi anlamıyorlar sanırım! Daha çok uğraşmam lazım.
Oyun: Bu dönemde benim en çok ilgimi çeken oyuncaklar hareketli, müzikli, parlak renkli ve basit biçimli olanlar. Tabii annem bu oyuncakların tek parçadan oluşmasına, yutabileceğim kadar küçük olmamalarına dikkat ediyor. En çok da plastik halkaları, çıngırağımı, asılı oyuncakları olan oyun minderimi ve müzikli, çekilen oyuncakları seviyorum.
Aşılarım:
Bu ay 5li karma aşımın (Difteri, Tetanoz, Boğmaca, çocuk felci, menenjit aşısının) 1.dozunu oldum. Bu aşı sayesinde difteri, boğmaca, tetanoz, menenjit ve çocuk felci hastalıklarından korunacağımı söyledi doktor amca. Bir anda beş ciddi hastalığa karşı korunmak için ilk adımı atmış oldum. Kendimi ne kadar güçlü hissediyorum, harika!
Anneciğim neden karma aşısı olmam gerektiğini biliyor ve bu hastalıkları tanıyormusun?
Difteri boğazın arkasında kalın gri renkte bir tabaka oluşturup nefes almamı ve yutkunmamı zorlaştıran bakteriyel bir hastalıkmış. Boğulma, paralizi (felç) ve kalp hastalıkları ile sonuçlanabiliyormuş.
Tetanoz hastalığına ise çiviye basarak veya kirli nesnelerle yaralanma sonucu yakalanabiliyormuşum. Bu hastalık ta ciddi ve ağrılı kas kasılmaları, nöbetler ve felç yapan bakterilerle oluşturuluyormuş. Çene kasılması ve ciddi nefes alma güçlüğüne neden oluyormuş. Bu hastalık bulaşıcı değilmiş ama hastalığı yapan bakteri toprakta yaşayabiliyormuş ve bu yüzden bu hastalık hep bizimle birlikteymiş.
Boğmaca hastalığı ise insanda bilinen en bulaşıcı hastalıkmış. Öyle kötü öksürük nöbetleri yapıyormuşki yemek, içmek, hatta nefes almak çok zorlaşıyormuş. Sonuçta zatürre, nöbetler ve beyin hasarına neden oluyormuş.
Polio; yani çocuk felci ise polio virüsünün sebep olduğu bir hastalıkmış. Anneciği müjde!! Türkiye, Avrupa bölgesi ile birlikte Haziran 2002'den itibaren çocuk felcinden arınmış ülkeler içine girmiş ve sertifika almış. En son çocuk felci vakası 3 sene önce görülmüş. İnanılmaz bir başarı değil mi? Aşılama bilincinin gelişmesi ve yoğun kampanyalar ile bir hastalığın ortadan bile kaldırılabileceğini gösteren en iyi örneklerden biri. Ama yine de birkaç sene aşı yapılmaya devam edilmesi gerekiyormuş.
Bu aşıları bir kerede tek enjeksiyonla yaptırabilirsin. 5li karma aşılar (Difteri, tetanoz, boğmaca, çocuk felci ve menenjit aşısı) normal ve yan etkisi azaltılmış olmak üzere iki farklı şekilde bulunuyormuş. Bazı bebeklerde normal boğmaca aşıları çok yan etki yaptığı için yan etkisi azaltılmış 5li karma aşılar tercih ediliyormuş. Anneciğim hangi aşının uygulanması gerektiğine en iyi doktorum karar verecektir.
3 AyLık OLduM..
Şu reklamlar başlasa da bir seyretsem! En çok yeşil kıyafetli kadına gülüyorum. Ama eve ekmek getiren amcadan da korkuyorum biraz. Benim oyuncaklarımı almaya çalışıyor devamlı; ben de hemen ağlıyorum. Ne zaman ağlasam, babam beni kucağına alıyor. "Ba-ba, ba-ba" diye birşeyler söylüyor bana. Halbuki benim adım baba değil ki?
Üçüncü Ayımda Fiziksel Gelişimim:
Artık kocaman bir bebek oldum ben, iyice hareketlendim, sanırım bu yüzden annemle babam daha bir dikkatle takip etmeye başladılar beni. Yataktan ya da koltuktan düşmemden, elime geçirdiğim küçük objeleri yutmamdan korkuyorlar. Haksız da sayılmazlar hani, onların gözetiminde olmak benim için en güvenli olanı şu anda! Beni yüzüstü yatırdıklarında başımı 900lik açıyla kaldırabiliyorum; ayrıca ellerimi birleştirmeyi de becerebiliyorum artık. Mutlu olduğum zamanlarda yüksek sesle gülmeye başladım, annemle babamın çok hoşuna gidiyor bu durum!
Üçüncü Ayımda Algısal ve Sosyal Gelişimim:
Duyduğum sesleri takip edebiliyorum, sesin geldiği yere göre başımı sağa sola hareket ettirmeye başladım. Konuşma seslerini de algılayabiliyorum artık. Bir de şu konuşma işini çözebilsem ne güzel olacak! Konuşuyormuş gibi ağzımı hareket ettirebiliyorum ve çeşitli sesler çıkarıyorum ama hala gerçek bir konuşmaya çok uzak bunlar sanırım. Ben konuşamıyorum gerçi, ama annem benimle çok sık konuşuyor artık; hatta bana kitap okumaya bile başladı. Okunanları anlamıyorum ama çeşitli kelimelere ve seslere alışıyorum bu şekilde; hem bu benim konuşmayı daha erken öğrenmeme bile yardımcı olabilir. Şu anda duyduğum çoğu ses ve kelimeyi hızla gelişmekte olan hafızama kaydediyorum.
Bu arada sinir sistemim de gelişmekte olduğu için yeme ve uyuma alışkanlıklarım yavaş yavaş düzene girmeye başladı. Buna en çok annem seviniyordur herhalde, ben de annemi sevindirmek ve işini kolaylaştırmak için elimden gelen herşeyi yapıyorum. Ama hala önümüzde uzun ve meşakkatli bir yol var. Birlikte başaracağız. Zaten annemden başka hiçkimse bu kadar yorgunluk ve zorluğa onun gibi zevkle ve sevgi dolu devam edemezdi.
Aşılarım:
Bu ay BCG (Tüberküloz) aşımı oldum. BCG aşısı şu anda dünyada kullanılan tüm aşılar içinde en eski olanıymış ve inanılmaz sayıda insan BCG aşısı olmuş.
Annem düzenli doktor ziyaret ve kontrollerimi de hiç ihmal etmiyor tabiki.
Anneme:
Artık dış dünyayla ve yeni insanlarla iletişime girme zamanım geldi. Beni kısa süreler için tanıdığın ve güvendiğin bir başkasının bakımına bırakabilirsin anneciğim. Bu, hem senin hem de benim daha bağımsız hale gelmemizi ve benim yeni yüzlere alışmamı sağlayacaktır. Beni yeni bir bakıcıya bırakırken, ona hakkımda aşağıdaki bilgileri vermen faydalı olacaktır:
• Ağladığımda ya da huysuzlaştığımda beni rahatlatma ve sakinleştirmenin en kolay yollarını
• Favorim olan oyuncaklar, dinlemeyi sevdiğim kitaplar ve müzikleri
• Gazımı çıkarmanın en etkili yöntemini
• Bebek mamamın nasıl hazırlanacağını
• Evde ilk yardım malzemelerinin bulunduğu yeri
• Acil durumlarda sana ya da babama ulaşabileceğimiz telefon numarası ve diğer acil durum telefon numaralarını (polis imdat, itfaiye gibi)
Anneye Not:
Çalışan bir anneyseniz büyük ihtimalle çalışma hayatına geri döndünüz ya da çok yakında döneceksiniz. Eğer mümkünse çalışırken de bebeğinizi kendi sütünüzle beslemeye devam edin. İşyeriniz evinize yakınsa ve çalışma saatleriniz esnekse beslenme saatlerinde eve gidip bebeği besleyebilirsiniz. Bu mümkün değilse sütünüzü önceden bebeğiniz için sağıp biberona koyarak bakıcıya bırakabilirsiniz. Anne sütü buzdolabında korunarak 24 saat süreyle bebeğinize taze olarak verilebilir??? Böylece siz evde yokken bile bebeğiniz sizin sütünüzle beslenmiş olacaktır.
Bebeğinize bakıcı seçerken dikkat etmeniz gereken bazı önemli noktalar şunlardır:
• İlk etapta sizin için öncelikli olan şartları belirleyin. Yaşı ilerlemiş, olgun ve deneyim sahibi bir bakıcı mı yoksa daha genç, bebek sağlığı ve gelişimiyle ilgili eğitim almış bir bakıcı mı istiyorsunuz? Ne tür özelliklere sahip bir bakıcı istediğinize eşinizle tartışarak karar verin.
• Geniş bir araştırma yapın. Akraba veya arkadaş çevrenizden referanslı bir bakıcı bulmanız herzaman için daha güvenli olacaktır. Gazetelere, dergilere ya da internetteki ilgili sitelere ilan vermeyi deneyebilir ya da ailelere bakıcı bulma işiyle profesyonel olarak ilgilenen ajanslara başvurabilirsiniz.
• Mümkün olduğunca çok adayla birebir görüşme yapın. Bu görüşmeler esnasında iş tecrübesi, çocuk yetiştirme tekniği gibi işle ilgili soruların yanısıra zevkleri, alışkanlıkları, hobileri, kişisel birikimi gibi kişisel sorular sormayı da ihmal etmeyin. Yine bu görüşmeler esnasında çocuğunuzu da yanınızda bulundurmanızda fayda vardır. Böylelikle ilk karşılaşmada bakıcı adayı ve çocuk arasında nasıl bir etkileşim olacağını da gözlemlemiş olursunuz; bu ilerideki iletişimleriyle ilgili size pekçok ipucu verebilir.
• Adaylar arasında yaptığınız ilk elemeden sonra elinizde kalan birkaç iyi adayın referanslarını mutlaka kontrol edin. Sizden önce birlikte çalışmış olduğu aileleri arayın ve onlara bakıcının güçlü ve zayıf yönlerini, önceki ailelerden ayrılma sebeplerini sorun.
• Son olarak işe almayı düşündüğünüz bakıcıyla önceden birkaç günlük bir deneme süreci yaşayın. Henüz sizin doğum izniniz bitmeden, siz de evdeyken bunu yapmanız en ideal olanıdır. Bakıcının bebeğinizle olan iletişimini, ona nasıl baktığını bizzat inceleyip değerlendirmeniz hem daha güvenli olacak hem de içinizi rahatlatacaktır.