HEMOFİLUS İNFLUENZA TİP-B (MENEJİT) AŞISI; Hemofilus İnfluenza tip B (HIB) genellikle 6 yaşından küçük çocuklarda çok sayıda hastalığa neden olan bir mikroorganizmadır. Bu mikroorganizmaya bağlı menenjitler, aşılama programları başlamadan önce, sıklık açısından bakteriyel menejitler içerisinde ilk sırada yer almakta ve %5-10 ölüm ile seyretmekte, kurtulan çocukların %20-40'ında iletim tipi işitme kaybı gözlenmekteydi. Hemofilus İnfluenzaya bağlı menenjit, bakteriyemi-kana mikrop girmesi, zatürre, akciğerede sıvı toplanması,eklem iltihabı,kalp zarı iltihabı, epiglottit, kemik iltihabı gibi enfeksiyonların yaklaşık %95'inde neden tip b' dir,orta kulak iltihabı, sinüzit, göz zarı iltihabı , bronşit ve idrar yolu enfeksiyonu gibi hastalıklar ise çoğunlukla tiplendirilemeyen (kapsülsüz) hemafilus bakterileri ile ortaya çıkarlar. Rutin aşılamanın yapılmadığı gelişmekte ve geri kalmış ülkelerde halen en önemli bakteriyel menenjit nedeni olma durumunu sürdürmektedir. Bu hastalığın %5-10 ölüm riski yanında %40'lara varan oranda, sağırlık başta olmak üzere, konuşma bozuklukları, zihinsel-davranışsal gerilik, öğrenme güçlüğü, motor bozukluklar ve epilepsi gibi komplikasyonları vardır. Bakteri solunum yoluyla yayılır.Ciddi Hib enfeksiyonu vakalarının yaklaşık %85'i ilk 5 yaştaki çocuklarda görülür. Hib aşısının klinik uygulamaya girmesinden ve özellikle rutin aşılama şemalarında yer almasından sonra Hib menenjiti sıklığında çok belirgin bir azalma ortaya çıkmış ve bu sayede gelişmiş ülkelerde bu hastalık artık yok edilebilecek noktaya yaklaşmıştır. 2-6 aylık çocuklarda 4-8 hafta arayla 3 enjeksiyon, 3.dozdan 1 yıl sonra rapel, 6-12 aylık çocuklarda 4-8 hafta arayla 2 enjeksiyon, 2.dozdan 1 yıl sonra rapel, 1-5 yaş arasındaki çocuklara tek enjeksiyon şeklinde uygulanır.
HEPATİT B AŞILARI; Hepatit B virüsü (HBV) hiçbir klinik bulgu vermeyen gizli enfeksiyondan,hastalığa özgül olmayan iştahsızlık, bulantı, halsizlik gibi şikayetlerle seyreden hastalığa, hepatit dışı bulgularına, sarılığın eşlik ettiği klinik hepatite veya ölümcül –ani karaciğer yetmezliğine neden olan hepatite (fulminant fatal hepatit) neden olabilir. Hepatit B yüzey antijen (HBsAg) pozitifliğiyle seyreden kronik HBV enfeksiyonu, 1-5 yaş arasında, virüsü alan çocukların %30'unda gelişir, kronik hepatit B enfeksiyonu olan kişiler kronik karaciğer hastalıkları (siroz, kronik aktif hepatit veya kronik persistan hepatit) veya karaciğer kanseri için artmış risk altındadırlar. Kuluçka süresi, 45-160 gün ortalama 120 gündür. Anne karnındaki dönemde, HBV enfeksiyonu; hepatit B' li (hepatit yüzey antijeni-HBsAg pozitif) annelerden doğan bebeklerde HBV enfeksiyonu riski annenin hepatit B antijen (HBeAg) pozitifliğine de bağlı olarak %10-80 arasında değişir. Gebelik döneminde HBV alan bebeklerde (özellikle annelerinde HBeAg pozitif olduğunda) kronik HBV enfeksiyon riski %70-90'dır. Hamile kadınların HBV oldukları doğumdan önce bilinirse, yeni doğan bebeklerine doğumdan hemen sonra hepatit B immünoglobulin (HBIG) verilmesi ve hepatit B aşılarına başlanması ile bu bebeklerin %90'dan fazlasının HBV ile bulaşma olması önlenebilir. Spesifik bir tedavinin bulunmadığı HBV enfeksiyonu için kronik karaciğer hastalığında alfa-interferon yaklaşık %40 tedavi başarısı ile kullanılmaktadır. HBV enfeksiyonunun yol açtığı hastalıklar ve etkin bir tedavinin bulunmaması aşının önemini göstermektedir. HBV yayılımının önlemenin en etkili yolu temas öncesinde hassas kişilerin hepatit B aşısıyla aşılanmasıdır. Bunun için gebelerin erken dönemde test edilmeleri, koruma ihtiyacı olan yeni doğanların belirlenmesi, yeni doğanların rutin aşılanması, 11-12 yaşına geldiği halde aşılanmamış olan tüm ergenlerin ve yüksek risk grubunda yer alan yetişkinlerin hepatit B aşısıyla aşılanmaları gerekir.Hepatit B aşısı erişkinlerde ve çocuklarda yalnızca omuz kası içerisine, yeni doğan ve süt çocuklarında uyluk ön-dış yüze kas içerisine uygulanır. Gebelik veya annenin bebeği emziriyor olması hepatit B aşısı uygulaması için engel oluşturmaz.Tüm yeni doğan bebeklerde doğumda veya doğumdan hemen sonra (0-2.ayda), daha önceden aşılanmamış 11-12 yaşına kadar olan tüm çocuklara, daha ileriki yaşlarda ise yüksek risk gruplarında olan kişilere uygulanmalıdır. HBV enfeksiyonundan korunmak için aşı serisi 3 doz hepatit B aşısından oluşur, sıklıkla kullanılan aşılama şeması 0,1 ve 6. aylarda hepatit B aşısının uygulanması şeklindedir. 4 dozluk aşı şeması (0,1,2 ve 12) uygulamasının getirdiği avantaj çalışmalarda görülmemiştir.
HBsAg negatif annelerden doğan vücut ağırlığı 2 kg'ın altında olan prematüre yeni doğan bebeklerin hepatit B aşılarına bebeğin vücut ağırlığı 2 kg olduğunda veya bebek 2 aylık olduğunda başlanması daha uygundur.Rutin anti-HBs tayini gerekli değildir. İzlem ve tedavileri nedeniyle anti-HBs düzeylerinin bilinmesi gereken çocuklarda aşı şeması tamamlandıktan 3-9 ay sonra aşının koruyup korumadığının kan testleri ile değerlendirmesi yapılmalıdır.Aşılama serisinde 1 veya 2 doz hepatit B aşısının kullanılmasıyla gelişen koruyucu yanıtın, uygulanan tüm aşıların aynı firmanın ürettiği aşılarla olması durumunda gelişen koruyucu yanıttan farklı olmadığı gösterilmiştir. 3 dozluk hepatit B aşı serisi tamamlandıktan sonra aşılananlarda serum anti-HBs cevabı (10mIU/ml üzeri olmalı) gelişmediyse bu vakalar tekrar aşılanmalıdır. Tekrar aşılama sırasında HBsAg pozitif oldukları saptanırsa aşılamaya son verilir, tekrar aşılama 1 ile 3 aşı dozundan oluşur,%30-50 başarı sağlanır ancak 3 dozluk bir tekrar aşılama serisinden sonra HBsAg negatif kalırsa, muhtemelen ek aşı dozlarına yine cevap alınamayacaktır,bu çocuklarda hepatit B temasında pasif koruma (hepatit immunglobulin) gereklidir.
Hepatit B aşısı; çocuk ve erişkinleri HBV enfeksiyonu ve klinik hepatit B'den korumada %90-95 oranlarında etkindir. Eğer yeterli oranda koruyucu antikor gelişmiş ise klinik hepatitten korunmada %100 etkindir. Hepatit B aşıları yapılan çocuk ve erişkinlerde yapılan uzun süreli araştırmalar, anti-HBs düzeyleri düşük veya saptanabilecek düzeylerin altında olsa da sağlıklı erişkinler ve çocuklarda immünolojik hafızanın en az 12 yıl devam ettiğini ve aşının kronik HBV enfeksiyonuna karşı koruyucu olduğunu göstermektedir. Gebelik dönemindeki HBV enfeksiyonunu önlemek için doğumda aşılanan çocuklarda, aşılamanın etkinliğinin en az 8 yıl devam ettiği görülmüştür. Bugün için aşının rutin booster dozlarının yapılması önerilmemektedir, antikor düzeyini tayin için kan testleri de şart değildir. Diyaliz hastalarında, yılda bir kez antikor düzeyi bakılarak, anti-HBs antikor düzeyleri 10 mIU/ml altında olanlara bir hatırlatma doz uygulaması önerilir.
HEPATİT A AŞISI; Aşılama viral hepatitin kontrolünde halen en etkin ve en ucuz yol olarak görülmektedir. Hepatit A dışkı-ağız yoluyla bulaşan bir enfeksiyon hastalığıdır. En sık rastlanan bulaşma yolu hasta bir kişi ile temastır. Ancak kirlenmiş su, kabuklu deniz hayvanları, damar yolu ilaç bağımlılığı, kan ve kan ürünleri ile de bulaşabilir. Dolayısıyla hemofili ve diyaliz hastaları Hepatit B yanında Hepatit A içinde risk taşırlar. Çocukların çoğunluğu hiçbir klinik bulgu, şikayet vermeden enfeksiyonu geçirerek, 5 yaşına kadar virüsü alırlar.Hastalığın kuluçka süresi 15-45 gündür. Hastanın yaşı ne kadar küçükse bulgu-şikayet görülme şansı o kadar azdır. Bir çalışmada 2 yaş altındaki çocuklarda % 84,3 enfeksiyonun hiçbir klinik bulgu ve şikayet yaratmadan seyrettiği bildirilmiştir. Çocuklarda hastalığın süresi de genellikle daha kısadır. Beş gün kadar süren sarılık öncesi dönemde ateş, baş ağrısı, iştahsızlık, bulantı, kusma ve karın ağrısı görülebilir. Ateşin düşmesi ile birlikte idrar rengi koyulaşır. Çocuklarda sarılık ortaya çıkınca şikayetler azalırken, yetişkinlerde devam edebilir, sarılık dönemi birkaç günde bitebileceği gibi, birkaç aya kadar uzayabilir. Çocuklarda 8-11 gün, yetişkinlerde 3-4 haftadır. Hepatit B' de görülen kronikleşme eğilimi, Hepatit A' da kolestatik hepatit dışında genellikle yoktur. Ancak nadir görülen ölümcül ani karaciğer yetmezliği ile seyreden fulminan hepatit, hastalık sık görüldüğünden, birçok kişinin hayatına kaybetmesine yol açmaktadır.İki dozdan sonra koruyucu etkinlik %94 olarak bulunmuştur. Hepatit A aşısı iyi tolere edilen bir aşıdır. En sık görülen yan etki içerdiği aliminyum hidroksite bağlı olan ve bir gün kadar süren hafif aşı yeri ağrısıdır. Aşı yerinde hafif sertlik %35 görülür. 6-12 ay ara ile 720 EU olarak uygulanır. 1 yaşın altındaki çocuklar için henüz önerilmemektedir. Aşının teorik olarak 20 yıl koruduğu düşünülmektedir.
VARİSELLA (SU ÇİÇEĞİ) AŞISI; Varisella-zoster virüsü (VZV) tüm dünyada yaygın olarak suçiçeği ve zona'ya yol açan bir uçuk virüsüdür, sadece A.B.D.'de 3,7 milyondan fazla çocuğun her yıl suçiçeği geçirdiği bilinmektedir, suçiçeğinin en sık görülen komplikasyonları stafilokok gibi mikroplara bağlı ikincil enfeksiyonlardır, yine ciddi A grubu beta streptokok enfeksiyonlarının suçiçeği seyri sırasında arttığı bilinmektedir. Bunun yanında enfeksiyon karaciğer iltihabına, zatürreye ve santral sinir sistemi sorunlarına neden olabilir. Her 550 çocuktan birinin suçiçeği komplikasyonları nedeniyle hastaneye yatırıldığı gösterilmiştir. Bağışıklık sistemi baskı altında olan hastalarda daha ağır komplikasyonlara neden olur. Hamileliğin ilk 20 haftası içerisinde geçirilen enfeksiyon ‘suçiçeği embriyopatisi'ne ve doğumsal suçiçeği sendromuna neden olabilir. Varisellanın en komplikasyonlu seyrettiği yaş 3-4 yaş arasıdır.Aşı 0,5 ml olarak derialtı uygulanmaktadır, ancak kas içi aşılama ile de benzer başarılı sonuçlar elde edilmiştir. Amerika ve Japonya'da yapılan araştırmalarda aşılanan çocukların %95'inde aşıdan 8-20 yıl sonra antikor cevabının devam ettiği gösterilmiştir. 1-14 yaş arasındaki çocuklarda aşıdan sonra her bir yıl içinde aşı etkinliği %100 olarak bulunmuştur. Ev içi suçiçeği temaslarından sonra, aşının herhangi bir hastalıktan korunmada etkinliği %70 oranındadır , aşılanan çocuklar suçiçeği geçirse bile hastalığın çok daha hafif olduğu, ateşin aşılandıktan sonra hastalananların sadece %1'inde 38 dereceyi geçtiği ve döküntülerin sayısının da doğal enfeksiyona göre çok az (ortalama 15-20 arasında) olduğu gösterilmiştir, hastalığı geçirme süresi de aşılananlarda daha kısadır. Birçok hastada döküntüler tipik suçiçeği döküntülerinden daha çok böcek ısırığı gibi görülebilir. Aşılanan kişiler hastalığı hafif geçirseler bile, virüsü diğer kişilere bulaştırabilirler. Aşının yan etkisi çok azdır. Aşılanan çocukların %7'sinde, 1 ay içinde kızamıktakine veya suçiçeğine benzer bir döküntü görülebilir,döküntülerin sayısı genellikle 2-5 arasında, aşılanan bölge dahil herhangi bir yerde olabilir. Aşıdan sonra çocukların %20'si enjeksiyon bölgesinde geçici ağrı, hassasiyet ve kızarıklıktan şikayet etmektedir. Daha önce suçiçeği geçirmiş ve aşılanmış kişilerin tekrar aşılanması yan etki oranlarını arttırmamaktadır.
PNÖMOKOK (ZATÜRRE) AŞILARI; Pnömokok, vücudun farklı bölgelerinde ciddi enfeksiyon hastalıklarına neden olan bir bakteri türüdür. Özellikle bebeklerde ve küçük çocuklarda ölümcül olabilen veya kalıcı hasarlara yol açabilen hastalıklara neden olur. Pnömokoklar sağlıklı insanların burun, geniz ve boğazında yaygın olarak bulunurlar. Bulaşma genellikle; öksürme, yıkanmamış ellere dokunma veya öpüşme gibi doğrudan temas yoluyla olur. Bu bakteri özellikle çocukların toplu halde bulunduğu kreş ve anaokulu gibi yerlerde çok hızla yayılabilir. Küçük çocuklar bağışıklık sistemleri henüz tam olarak gelişmediği için, pnömokoklara karşı daha savunmasızdır. Pnömokok, bebeklik ve çocukluk çağında en sık rastlanan ve ölüme sebep olabilen enfeksiyon etkenlerinden biridir. Pnömokokların neden olduğu zatürre dünya üzerinde her yıl 5 yaşından küçük yaklaşık 1.2 milyon çocuğun ölümüne neden olmaktadır.Toplumsal kaynaklı zatürre, akut sinüzit, akut orta kulak iltihabı ve bakteriemi'lerde ilk sırada, bakteriyel menenjitte meningokok mikrobu ile birlikte ilk sırada görülürken; kemik iltihabı, eklem iltihabı, kalp ve zarlarının iltihabı, karın zarı iltihabı, ve beyin abselerin de de en önemli nedenler arasındadır. Bu hastalılardan ABD'de yılda 13 bin bakteriyemi, 700 menenjit, 5 milyon ortakulak iltihabı ve bunlara bağlı olarak 200 ölüm gözlenmektedir. Pnömokokların neden olduğu hastalıklar her yaşta görülebilirse de, vakaların çoğu ilk yaşta (%85) veya yaşlılık dönemindedir. .Pnömokok enfeksiyonlarını önlemenin en etkili yolu aşılamadır. Pnömokok enfeksiyonların kaynak esas olarak klinik bulgu vermeyen taşıyıcılardır. Taşıyıcılık okul öncesi çocuklarda %40-60 arasında rastlanır. Yani okul öncesi çocukların yaklaşık yarısı pnömokok bakterisini burun boğazlarında taşımaktadırlar. Hastalık solunum yoluyla genekllikle kış aylarında ve ilkbahar başlarında ortaya çıkmakta ve damlacık yoluyla bulaşmaktadır. Özellikle bağışıklık sistemi bozukluğu olanlarda, doğumsal kalp bozukluklarında, astım, kistik fibroz gibi kronik akciğer hastalıklarında, kreşe gitme durumlarında, kronik böbrek yetmezliği, nefrotik sendrom gibi böbrek hastalıklarda risk artmaktadır. Bakteriyel menenjit, kana mikrop girmesi (bakteriyemi), zatürre, orta kulak iltihabı ve sinüzit en sık pnömokok hastalıklarıdır,bakteriyel menenjit nedeni olarak pnomokoklar 3 ay ile 4 yaş çocuklarda 1.sırada , 5 yaş üstü çocuklarda meningokoktan sonra 2. sırada görülmekte %10 ile %30 ölüm riski taşımakta, yaşayanlarda ise işitme kaybı, sağırlık, zihinsel-davranışsal gerilik, öğrenme güçlüğü, havale ve hidrosefali denilen beyinde beyin-omurilik sıvısının toplanması gibi komplikasyonlara neden olmaktadır.Orta kulak iltihabı ve sinüzitlerde pnömokoklar %20 ile %60 arasında neden olmakta, ve etkili antibiyotiklere karşı bir çok farklı mekanizma ile direnç göstermektedirler ve tedavide ilk seçenek olarak kullanılan penisilinlere karşı direnç geliştirmeleri son yıllarda giderek artmaktadır. Türkiye'de yeterli veri bulunmamasına karşın %30 civarında orta derecede, %5 civarında ağır derecede pnömokokların antibiyotiklere direnç gösterdiği tahmin edilmektedir.Penisilenlere direnç gösteren pnemokoklar yeni uygulamaya giren diğer antibiyotiklere de direnç gösterebilmektedirler. Pnemokokların 90 tipi olmakla birlikte bunların bir kısmı hastalıklara neden olmaktadır. 23 farklı pnömokok tipini kapsayan aşı (pnemo23) polisakkarit yapısında olmasından dolayı 2 yaşından küçük çocuklara yapılamamakta ve kısa süreli bağışıklık oluşturmaları nedeni ile 5 yılda bir tekrar edilme zorunluluğu olmaktadır.Bu nedenle,çocuklarda sık rastlanan 7 pnömokok tipinin antijenlerini içeren konjuge pnemokok aşısı üretilmiş ve hizmete sunulmuştur,bu aşı 2 yaş altında yapılmakta ve menejitler de %80 , zatürrede %20, orta kulak iltihabında da %60 oranında koruma sağlamıştır. Orta kulak iltihabı sonrası gelişen iletim tipi işitme kaybına neden olan orta kulak içi sıvı toplanmaları ve bu nedenle kulağa tüp takılması ihtiyacı, aşıdan sonra %40 civarında azalmıştır. Bu aşı ile iki yaş altındaki çocuklarda görülen pnömokoklar % 80 oranında önlenebilmektedir. Konjüge pnömokok aşısının rutin uygulamaya girmesiyle penisilin direnç oranlarında belirgin bir azalma meydana gelmiştir.